12 Temmuz 2009 Pazar

StarFest

Bu Cumartesi saat 13:00 gibi , Yasemin ,Nüvit ve ben etkinlik köşesinde sizlerle paylaşmış olduğum Starfest'e Solar Beach'e gittik. İyiki yağmur yağacak söylentilerine kanarak organizasyonumuzdan vazgeçmemişiz çünkü hava çook sıcaktı.
Akşam üzeri 16:00 'e kadar Sahil çok güzeldi çünkü çok az insan vardı ve müzikler daha sakindi.Saat ilerledikçe piyasa yapmaya gelenlerin sayısı çoğaldı, biz sahilin kuytu bir yerinde kaldığımız için bu durumdan çok etkilenmedik :) Genel olarak değerlendirmek gerekirse denizin kumluk oluşu çok güzeldi ve beklediğimden çok daha temizdi. Tahmin edeceğiniz gibi tek kötü yanı dalgalı oluşu, gerçi yüzme ile arası olmayanlar için birebir, gir serinle dalgalarla oyna ve çık :) Sahilin dışında terasta da rengarenk minderler ve özel oturma bölümleri mevcut. Yanlız oralarda güzel bir yer edinebilmek için sabah erken saatlerde gitmek gerekiyor.
Gelelim fiyatlara giriş fiyatı normalde 30 YTL ancak backup üyesine ve yanında ki bir misafirine %50 indirim var.Yanlız içeride yiyecek ve içecekler biraz pahallı bira 10 YTL, bir büyük boy pizza 30 ytl, sürekli soğuk birşeyler içmek istediğinizi düşünürseniz sabahtan akşama kadar farkında olmadan çok harcıyorsunuz, benden uyarması :) Oradayken İstanbul'da olduğunuzu tamamen unutuyorsunuz bence yazın sıcağından çok bunaldığınızda aklınızın bir kenarında olması gereken bir alternatif. Ama pazar günleri için bence hiç düşünmeyin çok kalabalık olacağını düşünüyorum, tabi eğer benim gibi kalabalık plaj sevmiyorsanız. Bir de gözüme çarpan en büyük eksiklik çöp kutuları, kumsalda bizim bulunduğumuz yerin yakınında ve terasta geçtiğim yerlerde hiç çöp kutusu göremedim.Belli bir saatten sonra kalabalıklaşınca da çöplerinizi toplamaya görevliler gelmez oluyor :(
Gelelim Starfest'e :) Akşam üzeri 100'e yakın teleskop Beach'in çeşitli yerlerine yerleştirildi.Çıkarken teleskoptan baktım ama hayalimde ki gibi bir şey göremedim, sanırım hava uygun değildi ... Akşam 21:45 gibi Ajda sahneye çıktı , valla ne yalan söyleyeyim kıskanmamak elde değil o yaşta 25 lik kızlara taş çıkaracak bir fiziğe sahip. Yine herzaman ki gibi çok güzel seslendirdi parçalarını ama malesef sahne performansı çok kötüydü... Bu kadar güzel şarkı söyleyen birisi nasıl olurda ritim duygusundan yoksun olur ve dans edemez aklım almıyor. Ama ne yapalım her güzelin bir kusuru vardır bu da onun ki olsun :))
Bu arada bu organizasyon Kültür Üniversitesinin Astronmiyi kullanarak bilimi insanlara sevdirmek için düzenlemiş olduğu bir festivaldi. Bundan sonra ki yıllarda da yapılmaya devam edileceklmiş. Benden söylemesi :P

5 Temmuz 2009 Pazar

Gönlüm Cunda'da kaldı...

Uzun zamandır gitmek istediğim Cunda adası bugünkü adıyla Alibey adasına gitmek bu sene kısmet oldu. Neden daha önce gitmedim diye kendime okadar çok kızıyorum ki… Umarım henüz gitmemiş olanlarınıza yazılarım ve fotoğraflarımla nedenini anlatmayı başarabilirim. Öncelikle adanın bugünki adının nereden geldiğinden bahsetmek istiyorum ; “Alibey Adasi” ismi , Kurtulus Savasi'nda padisahin 'Yunanlilara teslim olun' emrine karsi gelerek silahli mücadeleye baslayan ilk birligin kumandani Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithaf edilmiş. Ada daha önce Cunda ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle taniniyormuş. Aslında ben de dahil olmak üzere bir çok insan ,adayı Cunda adı ile biliyor. Cunda yada Alibey kim nasıl adlederse ben oraya “Ömür uzatan Ada” demek istiyorum.
Öyle bir yer düşünün ki her sabah saat bile kurmadan sabahın 6 sında kalkıp kendimizi sokaklara vurduk. Güneşin doğuşunu-batışını herşeyini doyasıya yaşamak istedik. Bu tatile ilk karar verdiğimizde 4 günün bize fazlası ile yeteceğini düşünmüştük. Bozcaada gibi bir yer göreceğimizi düşünüyorduk. Ama çok yanılmışız ,o kadar çok yapılacak şey, görülecek yer ,tadılacak lezzet vardı ki günlerimizi çok dolu dolu yaşamamıza rağmen birçoğunu bu 4 güne sığdırmayı başaramadık
Şuanda olmasa bile yazının sonunda adaya nasıl gidileceğini öğrenmek isteyeceksiniz , ben şimdiden söyleyeyim :) Istanbul'dan Cunda'ya gitmenin en kisa yolu IDO'nun Bandirma'ya giden feribotlarini kullanmak. Feribottan indikten sonra Susurluk-Balikesir-Havran üzerinden adaya ulaşıyorsunuz. Gündüz gözü ile bu mesafeyi 2 saatte almanız mümkün ancak gece yolculuk yapacaksanız siz buna en az 1-1,5 saat daha ekleseniz iyi olur. Şu sıralar yol çalışması olduğu için biz gece tahminimizden daha geç saatte adaya varabildik.
Kalacağımız yerin sahipleri Hülya Hnm. Ve Bülent Bey bizi gecenin bir yarısı yollarda karşıladılar. Daha ilk andan itibaren sanki bir otele değilde arkadaş ziyaretine gitmişiz gibi hissettirmeyi başardılar. Son anda Ayışığı Butik pansiyonu (http://www.ayisigipansion.com) bulduğu için eşime bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Tüm adayı adım adım gezdim ve inanın burası kadar samimi ,sıcak bir pansiyona rastlamadım. Tabiki böyle düşünmemizin en büyük nedeni Hülya hnm. ve Bülent Bey’in varlığı :) Pansiyon bu sene ilk defa hizmet vermeye başlamış , paspasından kapı kulbuna, pikesine kadar herşey özenle seçilmiş ve büyük bir uyum içerisinde. Cunda’yı bir Cundalı gibi yaşamak istiyorsanız mutlaka burada kalmalısınız diyor ve sözü fotoğraflara bırakıyorum.





















Sabahı iple çekmemizin nedeni olan Hülya Hnm.ın nefis kahvaltı sofrası..















Gidilesi yerler :

1- ) 1.pateriça köyü ve 2.pateriça köyünü mutlaka ziyaret etmelisiniz. Köyler terk edilmiş izlenimi veriyor , şuanda yaşayan kimse yok. Eski rumlardan kalmış taş evler zeytin toplama zamanında kullanılıyormuş. Paramız olsaydı tüm köyü satın alırdık diye içimizden geçirip hayaller kurduk daha sonra burayı Güler Sabancı’nın satın aldığını duyunca hayallerimiz suya düştü!!


































































































2-) Mutlaka Tekne turuna çıkmalısınız hem de minimum iki defa çünkü adanın bir tarafı irili ufaklı adalardan oluşuyor diğer tarafında ise manastırların yer aldığı ufak adalar var. İsterseniz kalabalık turlara katılıp adaları gezebilirsiniz fiyatı ortalama 25 ytl. Biz daha sakin bir ortamı tercih ettiğimiz ve özellikle adanın kuzeyinde kalan manastırları görüp fotoğraflamak istediğimiz için özel tekne ayarladık. Daha doğrusu Bülent Bey bizi bir arkadaşına emanet etti. Lütfü Bey , aslen İstanbul’lu bir mimar ve 8 senedir orada yaşıyormuş. Bülent Bey’in misafiri olduğumuz için oldukça uygun bir fiyata (200 ytl) akşam üzeri 17:00 ‘a kadar bizi gezdirdi.












İlk durağımız Ayışığı Manastırı(Aydimitri Ta Selina) ,aslında buraya karadan Pateriça köylerini geçtikten sonra 45 dk’lık bir yürüyüş ile buraya ulaşabiliyormuşsunuz. Ama biz denizden gelmeyi tercih ettik. Deniz muhteşemdi!!! Burada yüzmeden dönmeyin lütfen.
































Ikinci durak Kocadağ koyu idi. İlk defa tekne ile yanaştığımız bir koyda suya merdivenle inip yürüyebildim. koylardan girdiğinizde bile bukadar kumluk değil. Su çok güzeldi , sığda olunca dayanamayıp frizbi oynadık (daha doğrusu oynamaya çalıştık :P )

Üçüncü ve son durağımız Güvercin Adası Manastırı(Ayyorgi Manastırı). Eskiden burası korsanların günahlarından arınmak için geldikleri bir sığınakmış. Burada suyun dibi "Pina" larla kaplı , suyun berrak oluşu ve Pinalarında oldukça iri olması nedeniyle suyun üzerinden bile görmek mümkün. Son yıllarda pinalar koruma altın alınmış ve toplanması yasaklanmış. Umarım bu yasağa uyuluyordur :(



























Adanın diğer tarafında kalan ve görmeye zamanmızın yetmediği adaların isimleri ;
Çiplak , umurta , Günes, Yuvarlak, Kamis , Kilavuz, Tasli, Yelken,Yanliz, Küçük maden, Hasir, Dolap, Kutu, Balik, Çiçek, Kayabasi, Kiz, Poyraz, Tavuk

3-) Pateriça Koylarına giderken sağ tarafta sitelerin arasında bir koy var biz 2 gün orada denize girdik. Sahili biraz taşlık ama iskeleden girerseniz sorun olmaz. Deniz oldukça temiz ve tam istediğim gibi soğuk :)














4-) Mutlaka sabah 7 sularında kalkıp eski rum evleri, taş evleri arasında sokaklarda yürümeli ve fotoğraf çekmelisiniz.








































































































































Hüseyin...





















Cimcimeler....










































Ağlara takılmış bu karaoğlanı kurtarmak istedim ancak kendisine kötülük yapacağımı sanarak boyundan büyük gürültü çıkardı, yapamadım...



















Beni gören bir temizlik görevlisi benim yapamadığımı yaptı :)




















































































































































































































İrem Güneş saatinde..













5-) Tepede ki değirmene gitmeli ve güneşin batışını şaraplarınızı yudumlarken buradan izlemelisiniz. Biz yapamadık içimizde kaldı.



















6- ) Şeytan sofrasına da güneşin batışı için gidebilirsiniz ancak benim çok hoşuma gitmedi. Özetle İstanbulda ki Çamlıca tepesine benzemiş diyebilirim anlayan anladı sanırım :D






















7-) Taş kahvede çay , türk kahvesi içmeden ,sakızlı kurabiye yemeden gelmeyin. Gerçi sakızlı kurabiye Bozcaada’da ki ile kıyaslanamaz orada çok daha güzeldi. Burada biraz sanki sakız konusunda pintilik yapmışlar :D


































8-) Gün doğarken liman burnunda ki fenere yürümelisiniz.
















































9-) Bir gününüzü Asos ve Bademli Koyuna ayırmalısınız hatta belki de 2 J Bademli Koyunda ki saklı kalmış bir cennet olan İmbat Otel’e bayılacaksınız. Kendinizi dinlemeniz ve ruhunuzu dinlendirmeniz için eşsiz biryer. Üstelik enfes yemekler yapıyorlar. Şahsen ben hiç aç değilim diyerek masaya oturup , sebzeli güveç, su böreği , cacık ve karpuzu bir solukta yedim :P





























































































































Tadılası Lezzetler :

1-) Bay Nihat ‘tın mezelerinin tadına bakmalısınız. Biz deniz börülcesi , kekikli fener kavurma , balık kokoreç ,karides,rokalı yeşil salata(!),patlıcan salatası,kırmızı biber’in tadına bakabildik çünkü akşam üzeri çok acıkıp birşeyler atıştırmak zorunda kalmıştık. Sakın “eee bunlar bildik mezeler zaten” demeyin tadın farkı göreceksiniz. Fiyatlar aslında adanın heryerinde aşağı yukarı aynı. Tüm bu mezelerle birlikte 3 bira 1 tek rakıya 140 Ytl verdik.

2- ) Cunda Balık Evinde de bir akşam yemeği yemenizi öneririm. Burası Bay Nihat’ın tersine daha samimi ve sıcak bir mekan ahşap maviye boyanmış sandalyeleri ile sahilden uzakta sokak arasında hizmet veriyor. Kendine özgü çok değişik Girit mezelerinden mutlaka tatmalısınız. Biz ne mi yedik ??
- Sıcak ot (burada bahsi geçen ot “Deniz fasulyesi” ,üzerinde bol sarmısaklı yoğurtlu nefis bir sos ile sunuluyor)
- Deniz Mücver ( Mücverin üzerine koyulan peynirin tuzu dışında harika bir lezzet)
- Şaraplı ahtapot (Bununda içinde yine aynı peynirden olduğu için bana biraz tuzlu geldi ama onun dışında başarılıydı)
- Balık salata (bunu pek beğenmedim Fener balığı çok sert geldi )
- Rokalı yeşil salata
Burada da 2 tek rakı , 3 bira içildi yine 140 ytl hesap ödedik.

3-) Sıra geldi tatlılara ; sahil boyunca lokmacı ve meşhur sakızlı dondurması göreceksiniz. En iyi lokmanın İmparator ‘da yapıldığı tiyosunu aldık, hemen taş kahvenin karşısında ,zaten görmekte zorlanmayacaksınız çünkü önünde bitmek bilmeyen bir kuyruk var. Gerçekten lezzetliydi ama sadece bir gün yiyebildik:(
Ada üzerinde ki yediğimiz en lezzetli Sakızlı dondurma ise hediyelik eşyaların satıldığı sokak başında ki yerde satılıyordu. Ama son gün Ayvalık çarşısı içerisinde Lorlu tatlı yemek için gittiğimiz İMREN pastahanesinde yediğimiz sakızlı dondurma bence bir numaraydı. Keşke daha once gitseymişiz :((Lor tatlısına gelince şekerli tatlılarla pek aram olmadığı için bayıldım diyemem ama bu tarz tatlılardan hoşlananlar için bence başarılı. (Zaten en iyisi İmren’de yapılıyormuş:) )

4-) Ve tabiki tatmadan ,almadan dönmeyeceğiniz Cunda’nın olmazsa olmazlarından Zeytinyağı,zeytin ve peynirleri. Hülya hnm. her sabah bizi lor peynirinin farklı lezzetleri ile tanıştırdığı için son gün semt pazarına uğramadan edemedik. Sağolsun Bülent Bey o sıcakta işini gücünü bırakıp bize pazarda rehberlik etti. Sayesinde alabileceğimiz en güzel peynirleri , zeytinleri aldık. Aşağıda telefon numaralarını da veriyorum çünkü İstanbul’a da kargo ile satış yapıyorlarmış. Bence mutlaka deneyin, çünkü fiyatlar oldukça makul hiçbirşey kaybetmeyeceğinizi garanti ederim.

Ünlü Peynirci :
Ahmet Darbuka Cep : 05324437819
Rıdvanoğlu Zeytin ve Zeytinyağları:
Hamdi Bulut İş Tel : 0266 367 73 45

;;

Template by:
Free Blog Templates